ılımlı oor Deens

ılımlı

Vertalings in die woordeboek Turks - Deens

beskeden

adjektief

voorbeelde

Tüm bunlar daha ılımlı, daha akılcı ve daha paylaşımcı, insanoğlunun yeni macerasının işaretleri.
De skaber markørerne for et nyt menneskeligt eventyr... baseret på moderation, intelligens og deling.

Evet, Bir Kuzeyli olsa bile, en azından ılımlı.
Selvom han er en nordstatsmand er han rolig.

En ılımlı hesaplamalarımızda bile geniş çapta yapısal hasarı gösteriyor.
Selv de mest konservative udregninger forventer store ødelæggelser.

Sadece krallık başsavcısı, Bonapartçılığa karşı ılımlı davrandığından kuşkulanıldığı için yerinden oldu.
Kun generalprokurøren blev afsat, da han var mistænkt for at være en temmelig lunken bonapartist.

" Güneydoğu' ya doğru ılımlı hava
Moderat vind fra sydøst

Fakat kaygılarına ılımlı şekilde karşılık vermeyi öğrendim ve Kutsal Kitabın kişiliğim üzerinde olumlu etkisi olduğunu görmesini sağladım.
Jeg lærte dog at tackle min mands bekymringer med mildhed og hjalp ham til at se at Bibelen havde en god indvirkning på min personlighed.

Biraz ılımlı bir hesaplama yaptın bence.
Det er et konservativt bud.

Ve bu benim inandığım, ılımlı muhafazakarlık bunu alt üst etti.
Og her mener jeg, at neokonservatismen vendte sagen på hovedet.

Bazı partilerin ılımlı hedefleri vardı ama bazıları militarist ve aşırı uçta partilerdi.
Nogle partier havde rimelige mål, mens andre var militante og ekstremistiske.

Emek gelirlerindeki eşitsizlikler ne derece ılımlı, makul, hatta yumuşaktır?
I hvor høj grad er ulighederne i arbejdsindkomster moderate, rimelige eller ligefrem neddæmpede?

Ancak daha ılımlı tartışma yapmak için çaba gösteriyorum.
Men jeg arbejder med positive konfrontationer.

Genel olarak ılımlılar nasıl peki?
Hvad med centrister?

Diğer iki ılımlı üyeyi de ikna edebilir.
Han kan levere to moderate.

Biz donör karaciğerini alıyoruz, ılımlı deterjan ajanlarla bütün hücrelerini üstünden alıyoruz tüm hücreleri oradan alıyoruz.
Vi tager faktisk donor leveren, vi bruger meget milde rengøringsmidler, og vi, ved at bruge disse milde rengøringsmidler, tager vi alle cellerne ud af leveren.

Günümüzde birçok insan, hatta din adamları bile eşcinsellik konusuna ılımlı yaklaşıyor.
I dag bagatelliserer mange — endog visse præster — spørgsmålet om homoseksualitet.

Üslup, yapı, imgeler, bunların hiçbiri okuru ılımlı zevklenmesinden çekip ayırmamalıdır.
Stil, struktur eller billedsprog bør aldrig forstyrre læseren i hans lunkne vellyst.

Elizabeth din konusunda “ılımlı” bir politika izlerken komploların hedefi haline geldi.
Elizabeths moderate religiøse kurs gjorde hende til et mål for sammensværgelser.

William ilk başta davranış ılımlı oldu.
William adfærd i første omgang var moderat.

Yaz’ı göğsündeki gümüş kurda tercih ederdi ama Sör Rodrik bu konuda pek ılımlı davranmamıştı.
Han ville hellere have haft Sommer end en sølvulv på brystet, men sir Rodrik havde været ubøjelig.

Onu daha ılımlı bir şekilde kesebilirdiniz, efendim.
Giv hende en chance.

Vatanseverliğin ılımlı biçimleri insanın en cömert buluşlarından biridir.
De mildere former for patriotisme hører til blandt menneskets bedste opfindelser.

Benden daha az ılımlı bir adam, sorularını küstahça bulmaya başlayabilirdi.
Var jeg mindre besindig, ville jeg finde spørgsmålene uforskammede.

Sanırım onu olduğundan biraz daha ılımlı birisi gibi anlattın.
Du fik hende til at fremstå mere afslappet, end hun rent faktisk er.

... ılımlı olmak ve adalet arayışı erdem değildir.
Den tilbageholdenhed, og stræben efter retfærdighed er ingen dyd.

BBC News’e göre, sadece birkaç ay içinde yaklaşık 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu’nun öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Ifølge BBC News anslås det at der blev dræbt cirka 800.000 tutsier og moderate hutuer i løbet af blot få måneder.