o zaman oor Frans

o zaman

Geçmişte belli bir zamanda.

Vertalings in die woordeboek Turks - Frans

alors

naamwoord

Geçmişte belli bir zamanda.

À un moment donné du passé.

Eğer bir şey iyiyse, o zaman onun daha fazlası daha iyi olur.
Si quelque chose est bon, alors davantage doit être meilleur.

là

bywoord

Gıda malzemeleri o zamana kadar dayanmaz.
Les provisions de nourriture ne tiendront pas jusque là.

donc

CoordinatingConnective, conjonction de coordination

Marque de conclusion d’un raisonnement

Tamam o zaman gerçekten de Audrey olduğumu kanıtlamamın en iyi yolu tekrar sorun çözmem, değil mi?
Ok donc la meilleure façon de prouver que je suis Audrey c'est de résoudre une autre perturbation, exact?

ensuite · à ce moment · à cette époquelà · à cette époque · à l'époque

Soortgelyke frases

o zamandan beri
depuis lors · dès lors

o zamana kadar
en attendant · jusque-là

voorbeelde

O zaman kimin hatası?
C'est de la faute de qui, alors?

O zaman sana lastik şeker iyi gider.
On a droit à un bonbon.

O zaman buna kadeh kaldıralım.
À cette nouvelle.

Fakat o zaman daha önce torpido gözünden tapancasını almak için garaja gitmiş olamazdı.
Mais ça l'aurait empêché d'aller jusqu'au garage pour récupérer son arme dans la botîe à gants.

«O zaman neden suçluluk duyuyorsun, anne?»
— Alors, pourquoi te sens-tu coupable, maman ?

Peki, o zaman başka kişilerle de ilişki yaşa.
Tu dois avoir quelques copains foireux alors.

Bayan bencil-surat Kraliçe'nin onca zamandır onları burnumuzun dibinde tuttuğuna inanamıyorum!
Je rêve, Sa Majesté Snobinette les cachait sous notre nez!

O zaman geri kalanı da yanlış anlaşıldı.
Alors le reste aussi est un malentendu.

O zaman ölsünler
Alors ils mourront

Bana göster o zaman.
Alors, montrez-moi.

O zaman önce onunla görüşmeliyiz.
Alors, il faut qu'on la voit d'abord.

Pekala, o zaman neden ağlıyorsun?
Alors, pourquoi pleures-tu?

O zaman yerel polis niye halledemiyor?
La police locale ne s'en charge pas?

O zaman bunu yapma.
Alors arrête de faire ça.

O zaman seni tanımıyorum.
Donc je ne vous connais pas.

Ancak o zaman ormanın kutsallığını fark edebilirsiniz.
C’est seulement à ce moment-là que vous pouvez devenir conscient de l’aspect sacré de la forêt.

O zaman neden adamın kendisini getirmediniz?
Pourquoi vous ne lui en parler pas directement?

"O zaman hoCORTEZIA: ""courtois"" aşk, aşk vasallığı üzerine kurulmuştur (Domnei ya da Donnoi)."
[83] Cortezia : l’amour courtois est fondé sur le vasselage amoureux (Domnei ou Donnoi)

Eğer anlatmayacaksanız, o zaman sessiz kalın.
Si vous ne pouvez pas, alors ne dites rien.

O zaman yapalım.
Prenons le temps.

O zaman bekleme.
Alors n'attends pas.

O zaman niye böyle davranıyorsun?
Pourquoi tu fais comme si?

Arazi bir kaç yıl sonra ot doldu, o zaman birazını Newett'e kiralamaya karar verdim.
Le terrain donnait du foin il y a quelques années, alors j'ai décidé de la louer en partie à Newett.

O zaman öğrendim ki, bu bilgisayar dersleri cumartesi de dahil haftanın her günü yapılıyordu.
Et nous nous avons compris... que ces classes d'informatique avaient lieu... tous les jours, même le samedi.

O zaman sen yanıma taşınmaz ve ömrümün 15 yılını senin kendini iyi hissetmeni sağlamak için geçirmezdim.
Comme ça je n'aurais pas emménagé avec toi, et je n'aurais pas gâché 15 ans de ma vie à essayer de te faire te sentir mieux par rapport à toi-même.