opportunisme oor Turks

opportunisme

/ɔ.pɔʁ.ty.nizm/ naamwoord manlike

opportunisme (vénal)

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

fırsatçılık

voorbeelde

En tant que PDG, je n'ai jamais manqué à mes devoirs et je n'ai pas agi par opportunisme.
Bu şirketin bir CEO'su olarak, görevimden asla utanmadım.

Cicéron dit à propos du droit romain... qu'où il y a de l'immoralité, il ne peut y avoir d'opportunisme.
Roma kanununu yazan Cicero, ahlaksızlığın olduğu yerde, menfaat olamaz diyor.

Ne confonds pas l'opportunisme et le respect.
Hemen menfaatçilik yapma.

Même les jeunes familles se sentent attirer par les petites villes, préférant l'atmosphère d'une communauté intime à l'opportunisme d'une grande ville.
Genç aileler bile samimi toplum atmosferini büyük şehrin imkânlarına tercih ederek daha küçük kasabalara yerleşmek istiyor.

On agit parfois par opportunisme.
Bazen bazı şeyler, menfaate göre uygulanır.

L’heure est à l’hédonisme et à l’opportunisme.
Hazcılık ve çıkarcılık günümüzün simgesi haline geldi.

Il s’évertue à vouloir prouver que nous sommes Témoins de Jéhovah par opportunisme (Job 1:9-11; 2:3-5).
(Eyub 1:9-11; 2:3-5) Yehova’nın egemenliğini desteklemeye ve böylece İblis’in bir yalancı olduğunu kanıtlamaya cesaretimiz olacak mı?

La plupart des gens malhonnêtes ne le sont- ils pas par opportunisme ?
Dürüst olmayanların çoğu size göre de, fırsatçı kişiler değil midir?

Ce groupe de neuf individus survit en faisant preuve d'opportunisme.
Bu dokuzlu sürü burada ancak fırsatçı olarak hayatta kalabilir.

L'un est l'opportunisme, et l'autre l'avidité.
Birisi fırsatçılık, diğeri de aç gözlülük.

La vocation « religieuse » de Julien ne s’explique pas entièrement par l’opportunisme.
"Ju lien'in ""dinsel"" yönelimi tümüyle oportünizmle açıklanamaz."

Qui va payer l'opportunisme de Birgitte Nyborg?
Birgitte Nyborg'un fırsatçılığının bedelini kim ödeyecek peki?

Pour certains missionnaires, “ l’opportunisme politique était étroitement lié à l’esprit commerçant ”, dit le professeur Niel Gunson, de l’université de Canberra (Australie).
Avustralya’daki Canberra Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Niel Gunson bazı misyonerlerin “siyasetle ilgilenmesinin, ticarete ilgi duymalarıyla yakından bağlantılı olduğunu” söyledi.

Les australiens doivent être dans la crainte de l'opportunisme de sang-froid et bénéfices indicibles de l'ex-ministre Ian Bradley.
Avustralyalılar eski Bakanımız Ian Bradley'nin soğukkanlı fırsatçılığına ve bahsedilmemiş yaptığı faydalara hayranlık duymalı.

Mme Collins, de nombreux fils ont été sacrifiés au nom de l'opportunisme.
Bayan Collins, birçok annenin çocukları menfaat uğruna kurban edildi.

Elle a pu s'évader par opportunisme.
Belki de kaçışı fırsatlardan biriydi.

L'opportunisme.
Fırsatçılık.

En la circonstance, Festus a opté pour l’opportunisme politique plutôt que pour la vraie justice.
Bu olayda Festus gerçek adalet yerine siyasi çıkarlarını tercih ediyordu.

C'était de la colère ou de l'opportunisme?
Sinir mi yoksa fırsatçılık mıydı?

Votre nom signifiera opportunisme et chantage.
İsmini hiç kimse anmayacak.

Mme Collins, de nombreux fils ont été sacrifiés au nom de l' opportunisme
Bayan Collins, birçok annenin çocukları...... menfaat uğruna kurban edildi

Nombre d’entre eux affirment être chrétiens et appartiennent à quelque Église, mais ce n’est que par opportunisme ou pour la respectabilité que cela leur donne dans la société moderne.
Birçok kimse Hıristiyan olduğunu ve bazı mezhaplere mensup olduğunu iddia ediyor, fakat bunu yalnız âdetlere uymak ve çağdaş toplumda saygı değer sayılabilmek için yapıyor.

Sacrifiais-je la vérité par opportunisme en envoyant le problème en Amérique du Sud?
Sorunu çare oldun diye Güney Amerika'ya nakletmekle gerçeği feda mı ediyordum?

D’aucuns préférèrent la voie de l’opportunisme, tandis que d’autres demeurèrent indécis.
Bazıları da, kararsız kaldılar.

On peut perdre cela avec cette très noble idée qui consiste à tenir les gens responsables de montrer au peuple qu'on ne va pas tolérer l'opportunisme en politique.
Bundan ancak siyasette çıkarcılık yapan politikacılara tahammül etmeyeceğimizi insanlara gösterip, onların sorumlu davranmalarını sağlayarak kurtulabiliriz.