tavuk oor Deens

tavuk

[tɑβuk] naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Deens

høne

naamwoord algemene, w

Hangisi önce geldi: yumurta mı yoksa tavuk mu?
Hvad kom først: ægget eller hønen?

kylling

naamwoord algemene

Bazı insanlar tavukları sevmiyor.
Nogle mennesker kan ikke lide kyllinger.

bangebuks

naamwoord algemene

O lanet bir tavuk.
Han er en bangebuks.

høns

naamwoord

Kar taneleri büyük beyaz tavuklar gibi görününceye kadar gittikçe büyüdü.
Snefnuggene blev større og større, til sidst så de ud, som store hvide høns.

kylling høne

Tavuk

Vertalings in die woordeboek Turks - Deens

høns

naamwoord

fugle

Kar taneleri büyük beyaz tavuklar gibi görününceye kadar gittikçe büyüdü.
Snefnuggene blev større og større, til sidst så de ud, som store hvide høns.

Soortgelyke frases

Yeşil Tavuk
Grøn påfugl

tavuk eti
kylling

saz tavuğu
rørhøne

beç tavuğu
perlehøne

Büyük orman tavuğu
Tjur

kara orman tavuğu
urfugl

orman tavuğu
skovhøns

Kara orman tavuğu
Urfugl

Fındık tavuğu
Hjerpe

voorbeelde

Açık büfemiz var, ama tavuğu tavsiye ederiz.
Der er åben menu, men vi anbefaler kylling.

Ben domuz, tavuk severim.
Jeg kan lide gris, kylling.

Kızarmış tavuk salatası.
Den stegte kyllingesalat.

Ödlek tavuk olayı Charlie'nin dansıydı.
Charlies dans var funky chicken.

Bu etlerle herhalde tavukları beslemiyorsun değil mi?
Du skal da vist ikke fodre høns med alt det kød, vel?

Örneğin, bir zamanlar doktorlar, canlı bir tavuğu iki parçaya ayırıp bu parçaları zatürree olan birinin göğsüne koyarak onu iyileştirebileceklerini düşünüyorlardı.
For eksempel mente læger engang at de kunne helbrede lungebetændelse ved at skære en levende kylling i to dele som de derefter lagde på patientens brystkasse.

Tavuk pişirdim.
Jeg har lavet kylling.

Tavuk gibi dur sadece orada.
Bare bliv stående og muk.

Bir tavuk gibi öpüşmesinin dışında.
Bortset fra at han kysser som en kylling.

Her şeyin değeri tavukla ölçülür.
Det er deres eneste egentlige møntfod.

Tavuk olduğuna emin misin?
Er du sikker på, det var en høne?

Bir tavuk yumurtadan ne zaman doğrudan bir alarm dağıtmak söyledi., bu yüzden onları tekrar toplar annenin arama duymak için hiç kaybolur.
Det siges, at når udklækket af en høne, vil de direkte sprede på nogle alarm, og så er tabt, for de aldrig høre moderens opfordring, som samler dem igen.

Tavuğa benziyor.
Det smager som kylling.

Tavukları ve ördekleri saymaya tenezzül bile etmedim.
Jeg gjorde ikke engang et forsøg på at tælle kyllingerne og ænderne.

Kiev tavuğunu bilir misin?
Kan du li'Kylling Kiev?

Midede, tavuk bunlarla işlem görür; sterlize edilir ve polipeptitler olarak adlandırılan protein moleküllerine ayrılır.
Hønsekødet blandes, steriliseres og nedbrydes til proteinmolekyler der kaldes polypeptider.

Tanıdığım çoğu insan, tavuklar kadar faydalı değil.
Jeg kender ikke mange, der er lige så nyttige som en flok høns.

Beni tavuk gibi... gıdaklatmayacaksın, değil mi?
Du får mig ikke til at klukke som en høne, vel?

Bu da ciğerindeki tavuk kemiğini açıklıyor.
Det kunne forklare kyllingebenet, der sad fast i hendes lunge.

Arabamdan, smokinimden, tavuğumdan ve yatağımdan uzak dur.
Hold dig fra mit hus, min bil, min smoking, min kylling og min seng!

Eve döndüğümüzde tavuklarımızdan 19’u yoktu. Bu bizim için ciddi bir ekonomik darbeydi.
Da vi kom hjem, havde vi mistet 19 høns — det var et hårdt økonomisk slag.

Tavuk turtaları mı?
Kyllingetærter?

O tavuğu istiyorum.
Jeg vil have den kylling.

Kızarmış tavuk tarifini albayın Jubalai isimli köleden çaldığını herkes biliyor, söylemek istediğim buydu.
Enhver ved, at obersten stjal opskriften på stegt kylling fra slaven Jubalai.

Fırında tavuk var orada ama biraz bayat gibi görünüyor.
Der er bagt kylling, men den er lidt grå.