déšť oor Turks

déšť

naamwoord manlike

Vertalings in die woordeboek Tsjeggies - Turks

yağmur

naamwoord

0.5 milimetreden büyük su damlaları şeklinde olan yağış.

Rozhodně to vypadá jako déšť.
Bu kesinlikle yağmur gibi görünüyor.

baran

naamwoord

yağış

naamwoord

Za chvíli nám Javier řekne, jestli se petúnie o víkendu dočkají deště.
Bu mesajın ardından, Javier bize sizin petunyalarınızın bu hafta sonu yağış alıp almayacağını söyleyecek.

Yağmur

eienaam

Rozhodně to vypadá jako déšť.
Bu kesinlikle yağmur gibi görünüyor.

Soortgelyke frases

meteorický déšť
akan yıldız yağmuru · göktaşı yağmuru · kayan yıldız yağmuru

deště kyselé
asit yağmuru

déšť meteorů
akan yıldız yağmuru · göktaşı yağmuru · kayan yıldız yağmuru

z deště pod okap
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak

kyselý déšť
asit yağmuru

voorbeelde

Chytil tě déšť?
Yağmura mı yakalandın?

Jakmile ustane déšť, vyhrabu se z bahna a vyrážím k vám.
Yağmur durduğunda, bu bataklıktan çıkıp yola koyulacağım.

Je to jen déšť.
Yağmur işte.

Pršelo tady, jako z konve, ale aspoň pro teď, déšť ustal
Sağanak yağmur yağıyordu ama en azından bir süreliğine durdu

Protože pluie znamená déšť.
Parapluie çünkü pluie yağmur demek.

Hebrejská a řecká slova, která označují déšť, se v Bibli objevují více než stokrát.
Yağmur için kullanılan İbranice ve Yunanca sözcükler Kutsal Kitapta yüzden fazla kez geçer.

Jehova laskavě „působí, aby jeho slunce vycházelo nad lidmi ničemnými i dobrými, a dává déšť na lidi spravedlivé i nespravedlivé“.
Yehova iyilikle “güneşini kötülerin ve iyilerin üzerine doğdurur; ve salih olanlar ile olmıyanların üzerine yağmur yağdırır.”

Když byl vydán Překlad nového světa v jazyce tsonga, déšť se konečně spustil.“
Oysa Tsonga dilinde Yeni Dünya Çevirisi’nin çıkmasıyla ferahlatıcı yağmurlar yağmaya başladı.”

Až se radostný déšť spustí
Neşeli yağmur yağınca

Jedovatý déšť...
Zehir yağmuru.

To není meteoritický déšť, je to pohřeb.
Meteor yağmuru değil bu; cenaze.

To znamená, že potřebujeme déšť, abychom slyšeli zvuk věcí, které jsou okolo nás.
Bu demektir ki etrafımızda uyuyan şeylerin sesini duymak için yağmura ihtiyacımız var.

Vypadá to, že déšť věci trochu ochladil.
Yağmur ortalığı sakinleştirmişe benziyor.

Kdyby člověk, který si získal takové jméno, předpověděl déšť, nevzali byste si snad deštník?
Eğer bu kişi yağmur yağacağını söyleseydi yanınıza şemsiye almaz mıydınız?

Většinou se déšť objevuje pozdě odpoledne, večer nebo v noci, déšť před polednem je vzácností.
Söz konusu yağışlar genellikle günün öğlen, akşam ve gece döneminde yağmakta olup, geceleri oldukça serin geçebilmektedir.

Oh, ten déšť.
Oh, bu yağmur.

Jednou přijde opravdový déšť a odplaví všechnu tuhle špínu z ulic.
Bir gün iyi bir yağmur yağacak ve bütün bu pislikleri temizleyecek.

Meteorologové hlásili déšť.
Meteoroloji yağmur dedi.

Ježíš řekl: „A lil se déšť a přišly záplavy a vanuly větry a bičovaly dům, ten se však nezbortil, protože byl založen na skalním masivu.“
“Yağmur yağdı, seller geldi, yeller esti, ve o eve çarptılar; ev yıkılmadı; çünkü kaya üzerine kurulmuştu.”

Proč déšť?
Neden yağmur?

Daniel nenávidí déšť.
Daniel yağmurdan nefret eder.

Muž s deštníkem... přivolává déšť
ŞemsiyeIi bir adam... yağmur duasına çıkmış bir adamdır

Ame. ( japonsky déšť )
Yağmur.

Martho, vidělas ten déšť?
Martha, yağmuru gördün mü?

Houstnoucí oblaka přinášejí déšť
Bulutlar ardından Yağmur getirir