farasi oor Turks

farasi

naamwoord

Vertalings in die woordeboek Swahili - Turks

beygir

naamwoord

İnsan taşımak, yük taşımak veya yük çekmek için kullanılan Equus caballus türünden dört bacaklı büyük hayvan.

at

naamwoord

İnsan taşımak, yük taşımak veya yük çekmek için kullanılan Equus caballus türünden dört bacaklı büyük hayvan.

Msichana ana farasi nyeupe.
Kızın beyaz bir atı var.

At

hayvan

Msichana ana farasi nyeupe.
Kızın beyaz bir atı var.

eroin · kasa · atlı · süvari

Soortgelyke frases

maziwa ya farasi
kımız

farasi-pembemoja
kilin · tek boynuzlu at · tekboynuz

voorbeelde

Hizo zitaondolewa kwa ukomo na yule Mpandaji-farasi mweupe.
Onlar beyaz atın herkesi yenen Binicisi tarafından kesin olarak ortadan kaldırılacak.

Tangu 1914 mpanda-farasi wa ufananisho wa yule farasi mwenye rangi-moto ameondolea mbali amani katika dunia
Sembolik al atın binicisi 1914’ten bu yana dünyadan barışı kaldırdı

Angalia linalowapata farasi hao na magari ya vita ya Wamisri.
Orada Mısırlıların atlarına ve savaş arabalarına neler olduğuna bak.

Wamongol walikuwa jamii ya wahama-hamaji na wapanda-farasi stadi waliojiruzuku kwa kufuga wanyama, kufanya biashara, na uwindaji.
Moğollar, kabileler halinde yaşayan, çobanlık, ticaret ve avcılıkla geçimlerini sağlayan göçebeler, usta süvarilerdi.

Yuko wapi yule aliyeiweka roho yake takatifu kati yao, ambaye kwa mkono wake wenye nguvu [“maridadi,” “NW”] alifanya maajabu kwa njia ya Mose, akapasua bahari na kuwaongoza watu wake, na kujipatia jina la milele? Aliwaongoza katikati ya vilindi vya bahari, wakapita humo kama farasi bila kujikwaa.
izzetinin bazusunu Musanın sağında yürüten, kendisine ebedî isim yapmak için önlerinde suları yaran, onları enginlerin içinden, sürçmiyerek çölde bir at gibi geçiren nerede?

Kwa kuwa tulikuwa tukifuga farasi wa mashindano ya mbio pekee, tulikuwa tukichangia kwa njia isiyo ya moja kwa moja ile biashara ya kamari.
Biz yalnızca yarış atları yetiştirdiğimizden, dolaylı yoldan kumar endüstrisine katkıda bulunuyorduk.

Farasi na Watoto Wao
Atlar ve Taylar

(Ayubu 39:19-25) Zamani, mashujaa wa vita walipigana wakiwa wamepanda farasi, na farasi walivuta magari ya vita yaliyokuwa na mwendeshaji na labda askari-jeshi wengine wawili.
Ardından Tanrı Eyub’a atla ilgili sorular sorar (Eyub 39:19-25). Eski devirlerde askerler at sırtında savaşırlardı.

Matumizi ya askari wapanda-farasi katika njia hii yalijulikana kuwa unyanyasaji wa kijeshi.
Dragonların bu şekilde kullanılması, dragonad olarak bilinir.

+ 9 Basi Naamani akaja na farasi zake na magari yake ya vita, akasimama katika mlango wa nyumba ya Elisha.
+ 9 Böylece Naaman atları ve savaş arabalarıyla Elişa’nın evinin önüne geldi.

Wakati wa halijoto ya kipupwe ipunguayo Selsiasi 18 chini ya sufuri katika nyanda hizo tulitoa ushahidi katika sehemu za mashambani tukiwa tumepanda kigari cha kukokotwa na farasi.
Yaylanın, sıcaklığı -20 C derecenin altına düştüğü kışlarında atlı kızakla kırsal yerlerde şahitlik ediyorduk.

(Mithali 21:31, NW) Katika Mashariki ya Kati ya kale, ng’ombe-dume walivuta plau, punda wakabeba mizigo, watu wakasafiri kwa nyumbu, farasi wakatumiwa katika shughuli za vita.
(Süleymanın Meselleri 21:31) Eskiden Ortadoğu’da öküzlerden saban çekmekte, eşeklerden yük taşımakta yararlanılırdı; katırlar binek hayvanı olarak, atlar ise savaş zamanı kullanılırdı.

Na kuajiri baada ya farasi.
Ve sonrası atlar kiralama.

Yehova alimwambia Ayubu kuhusu mbuni ambaye “humdharau farasi na mwenye kumpanda.”
Yehova Eyub’a devekuşunun ‘ata ve binicisine güldüğünü’ söylemişti.

Sifa zenye kutokeza za farasi wa Andalusia ni nguvu, wepesi, fahari, na utiifu.
Endülüs atının belirgin özellikleri güçlü, çevik, gururlu ve uysal oluşudur.

Farasi-maji wa kiume akizaa
Kısa başlı erkek denizatı doğum yapıyor

Nilianza kuzoezwa katika Chantilly, mji uliokuwa kaskazini mwa Paris uliojulikana sana kwa farasi wa aina bora kabisa.
Paris’in kuzeyindeki kasabalardan biri olan ve safkan atlarıyla tanınan Chantilly’de bir çalıştırıcının yanında işe başladım.

+ 4 Basi wakatoka, wao na kambi zao zote pamoja nao, hesabu kubwa sana ya watu kama chembe za mchanga ulio kando ya bahari kwa wingi,+ na farasi+ wengi sana na magari ya vita.
4 Böylece ordularıyla birlikte geldiler. Yanlarında, deniz kıyısındaki kum kadar çok insan,+ pek çok at+ ve savaş arabası vardı.

Hatimaye, kifuko chake cha uzazi hufunguka na farasi-maji wachanga huzaliwa, mmoja baada ya mwingine.
En sonunda kese açılır ve denizatı yavruları sırayla dünyaya gelir.

+ 9 Unawezaje, basi, kugeuza nyuma uso wa gavana mmoja wa watumishi wadogo zaidi wa bwana wangu,+ na huku wewe unategemea Misri kwa ajili ya magari na kwa ajili ya wapanda-farasi?
+ 9 Savaş arabaları ve atlılar için Mısır’a umut bağlamışken+ nasıl olur da efendimin en küçük hizmetkârlarından bir valiyi geri çevirmeye kalkarsın?

Akitumia gari la kukokotwa na farasi lililowasafirisha watalii, alibeba masanduku ya machapisho kutoka mji mdogo uliokuwa karibu, mahali ambapo yaliletwa kwa gari-moshi kutoka Prague.
Adam tatilcileri taşımak için kullandığı at arabasıyla yakındaki bir kasabaya gider, Prag’dan trenle gelen yayınlarımızı alır ve çiftliğine getirirdi.

Baadaye aina za farasi kama vile Clydesdale katika Scotland, Suffolk Punch na Shire katika Uingereza, na Percheron zaidi sana katika Ufaransa walikuwa wakitumiwa katika kilimo.
Zamanla, İskoçya’da Clydesdale, İngiltere’de Suffolk atı ve Shire ile çoğunlukla Fransa’da olan Percheron gibi soylar tarım dünyasında yerini buldu.

Majeshi yalihitaji farasi wenye nguvu ambao hawangeogopeshwa na kelele za pigano na ambao wangekuwa na nguvu na wasiochoka upesi ili kusafirisha vifaa vizito kupitia kwenye nchi yenye mabonde.
Ordular savaşın gürültüsünden ürkmeyecek ve ağır levazımatı engebeli arazide taşıyabilecek güçlü ve dayanıklı atlara ihtiyaç duydu.

Tulikuwa na gari lenye kukokotwa na farasi lenye madirisha yenye pazia, ili kwamba hata hali ya hewa iweje, tungeenda kanisani Jumapili asubuhi.
Pencereleri perdeli bir atlı arabamız vardı; bu sayede hava nasıl olursa olsun pazar sabahları kiliseye gidebiliyorduk.

Tangu zamani, watu wamefurahishwa na umaridadi, kasi, mwendo, nguvu, na werevu wa farasi, hasa farasi wa Arabia, na wamekuwa na uhusiano wa karibu sana nao.
Atların, özellikle de Arap atlarının güzelliği, hızı, çevikliği, gücü ve zekâsı çok eski zamanlardan beri insanları büyülemiştir ve aralarında eşsiz bir bağ oluşmuştur.