kaymak oor Deens

kaymak

werkwoord, naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Deens

fløde

naamwoord algemene

Kayıtlarda olmayan, kaymak gibi hesapların üstünde dolanan bir para.
Penge, der ligger som et lag fløde oven på regnskaberne.

creme

naamwoord algemene

kneppe

werkwoord

Ve bu gece en sonunda ona kaydım.
Og I aften fik jeg omsider lov til at kneppe hende.

pule · bolle · knalde

Soortgelyke frases

aygıt kaydı
enhedsregistrering

günlük kaydı posta kutusu
journalpostkasse

Arama Kaydı
Opkaldsoversigt

kurallı ad kaydı
post for kanonisk navn

Fırsat Kaydı
Salgsmulighedspost

kaynak kaydı
ressourcepost

ana önyükleme kaydı
master boot record

Kaymak taşı
Alabast

firma kaydı
post af typen Firma

voorbeelde

Koç, senin de gördüğün gibi, burada birlikte çalışacağımız kaymak tabakadan kimse yok.
Træner, som du kan se, har vi ikke ligefrem de bedste af de bedste at arbejde med.

Birinci fare çabucak pes edip boğulmuş... ama ikinci fare o kadar çabalamış ki, kaymağı çırpıp tereyağına dönüştürmüş... ve yürüyüp kurtulmuş.
Den første mus opgav hurtigt og druknede. Den anden mus sled så hårdt, at den kværnede fløden til smør og gik op.

Kaymak gibi.
Crème de la crème.

Tekrar kaymak ister misiniz?
Vil du rutsche igen?

BİR YILDIZLA KAYMAK İSTER MİYDİN?
" Har du lyst til at lege med stjernerne?

Canı Kaymak Birası çeken var mı?
Har I lyst til en ingefærøl?

Kaymak birası, şarap ve meşede dinlenmiş bal likörüm var
Jeg har ingefærøl, vin, udsøgt egetræslagret mjød

Whitmore' un adamları ona ihanet ediyor...... vizelerini çalıyor, sağ kolu olanlar da işin kaymağını yiyor
Whitmore har problemer med sine ansatte, som negler visa og penge

Kaymak birası içmek isteyen var mı?
Har I Iyst til en ingefærøl?

Bu başka bir alana kaymak gibi.
Det her ville være en adspredelse.

3 Anne ve babalar çocuklarının dünyaya doğru kaymakta olduklarını belirten herhangi bir delilin varlığını anlamak üzere uyanık olmalıdırlar.
3 Er der tegn på at børnene er ved at glide ud i verden?

Ben de tek başıma kaymak istiyorum, mümkünse tabii.
Jeg ville også gerne løbe alene, hvis det var muligt.

Haklıydı. 80 KAYMAK Jamie tıka basa doyup arkasına yaslanarak iç çekti.
Han havde ret. 80 GYLLEOST Jamie lænede sig tilbage fra bordet og sukkede af mæthed.

Kaymağını kendine ayırıyormuş.
Han snuppede en del af gevinsten.

Daha hızlı kaymak.
Mere fart på.

O kadar çok çırpınmış ki... o kaymağı tereyağı haline getirmiş... ve yüzeye çıkıp kurtulmuş.
Den kæmpede så bravt at den til sidst kværnede fløden til smør og kravlede op.

Alfred hala kaymağı en üst rafa koyuyor
Alfred har stadig fløden stående på den øverste hylde

Buradan da, süt yağsız kısmıyla kaymağının birbirinden ayrılıp standart hale geldiği ayırma aygıtlarına nakledilir ve daha sonra, uygun nitelik veya kıvamdaki son ürünü elde etmek üzere belirli miktarlarda tekrar karıştırılır.
Herfra går mælken til mælkecentrifugerne, hvor fløden skilles fra skummetmælken for derefter på ny at blandes i et specifikt forhold. Sådan sikrer man sig at slutproduktet har den rette kvalitet eller konsistens.

Onlar sadece kenardan kaymak bira içmek ve olabildiğince az şey yapmak istiyorlar.
De vil bare skøjte af sted og drikke øl og lave så lidt som muligt.

En baştan beri kaymağı sen alıyordun.
Du har fusket her helt fra begyndelsen.

Bir tabak kaymak gibi
Er nødvendigt, såsom en skål fløde

Thea, bacağın kaymak üzere.
Din bagerste fod glider ud, Thea.

Evet, 10 bin henüz kargonun kaymağını çalmadan önce.
10.000 dollar før vi havde skummet toppen af lasten.

Kaymak olmazsa dondurma almamız gerekecek, beş frankı sokağa atacağız.
Når vi ingen crème har, så må vi have is, og på den måde bliver der straks kastet fem francs mere bort.""