hoş görmek oor Russies

hoş görmek

Vertalings in die woordeboek Turks - Russies

попустительствовать

[ попусти́тельствовать ]

voorbeelde

Hoşgörülü olmak, hiçbir şekilde kötülüğü hoş görmek ya da yanlışları görmezlikten gelmek anlamına gelmez.
Быть терпимым ни в коем случае не означает одобрять зло или закрывать глаза на ошибки.

İsa’nın şakirtlerinin kesin ikazlarına kulak asmayan Hıristiyan âleminin üyesi olan birçok kişi homoseksüelliği hoş görmektedir.
Несмотря на ясные предупреждения учеников Иисуса, многие в т. наз. христианстве предались гомосексуализму.

Bunu hoş görmek mümkün değil.
От этого нам не отвертеться.

Bağışlamanın, başkalarının işlediği suçları hoş görmek ya da önemsememek anlamına gelmediğini aklımızda bulundurmak bize yardımcı olur.
Но это помогает, если мы помним, что прощать значит не потворствовать грехам, которые совершают другие, и не умалять их.

Din, batıl inançlara dayanan adetleri hâlâ hoş görmektedir.
Религия все еще дозволяет суеверные обычаи.

Yapabileceğin en küçük şey, mahcup oyunlarımı hoş görmektir.
Самое меньшее, что вы можете сделать, это поиграть со мной в игры.

Hoş görmek de ne kelime!
Мы смотрим на это сквозь пальцы!

Bununla birlikte, nakâmillik gerçeğini kabul etmekle, bunu hoş görmek arasındaki farkı gör.
Но пойми, что признавать несовершенство как действительность не значит относиться к нему терпимо.

Aptal yaşam tarzını hoş görmekten bıktım.
Я устал потакать твоему дурацкому образу жизни.

Bilmiyorum, arkadaşlar arasında bazı şeyleri hoş görmek gerekir, ben de kendimi buna hazırladım; ama bu kadarı fazla.
Я знаю, между друзьями допустимы кое-какие вольности, и я был к ним готов, но это уже слишком.

Oldmeadow normalde o kadar munis bir adamdı ki sinirlendiği zaman onu hoş görmek kolay oluyordu.
Обычно Олдмедоу был настолько сдержан, что я легко простил ему раздражение.

Tahammüllü bir ana baba olmak neden her şeyi hoş görmek anlamına gelmez?
Почему быть долготерпеливым не значит потворствовать вседозволенности?

Psikiyatr Karl Menninger şunları söyledi: “Şiddeti hoş görmekle kalmıyor, onu gazetelerimizin baş köşesine yerleştiriyoruz.
«Мы не просто терпимо относимся к насилию,— сказал психиатр Карл Меннингер,— мы говорим о нем на первых страницах газет.

merhametli: Kutsal Kitapta “merhametli” ve “merhamet” olarak çevrilen kelimelerin anlamı, bağışlayıcı olmakla ya da birinin hatasını hoş görmekle sınırlı değildir.
милосердные В Библии слова, переведенные как «милосердные» и «милосердие», относятся не только к прощению и смягчению приговора.

Bazı dinsel liderler nefreti hoş görmekle kalmayıp daha da ileri gittiler—onu kutsadılar. 1936 yılında, İspanyol İç Savaşı patlak verdiğinde—Cumhuriyetçilerin tarafında yer alan Katolik papazlar olmasına rağmen—Papa XI.
Мало того, что некоторые религиозные руководители попустительствовали ненависти,— они освящали ее.

“Herhalde Hulda, senin her gün daha da güzelleştiğini ve hoş olduğunu görmekten...”
— Наверное, оттого, что я видел, как ты хорошеешь с каждым днем и делаешься все добрее...

Hoş insanları görmek çok güzel.
Всегда приятно видеть милых людей...

Onların ne düşündüklerini dinlemek benim hoşuma gider; Onların nelere bağlandılarını görmek benim hoşuma gider; Bir iki şey öğrenmek benim hoşuma gider.
Мне хочется услышать то, о чем они думают; хочется увидеть то, что их притягивает; хочется узнать пару новых вещей.

Onu böyle sakin görmek hoşuma gitmiş olsa da, yine de dedim ki: “Bunu yapmasam iyi olur, Stanko.
Я хоть и был рад, что он так явно смягчился, но ответил: – Мне бы не хотелось этого, Станко.

Şey, kendimi isimsiz olarak görmek hoşuma gidiyor.
Ну, мне нравится думать, что я человек свободных взглядов.

Çocukluk arkadaşını bu halde görmek hoşuna gitmiyordu.
Ему не нравилось, что друг детства пребывал в таком состоянии.

Seni üzgün görmek hoşuma gitmiyor.
Мне не нравится видеть вас печальной.

Hikâyenin aslım bilmek ve başkalarının bambaşka bir şey bildiğini görmek hoşuma gidiyor.
Мне нравится, когда я знаю правду, а все остальные – нет.

Sizi böyle yalnız görmek hoşuma gitmiyor.
Вы знаете, мне не нравится видеть вас в одиночестве.

Sadece o tarafını görmek hoşuma gitmiyor, o kadar.
Но эта твоя сторона мне не нравится, вот и всё.